Unutmak

Kitap fuarından eve dönüyorum. Çantam, eskisi gibi tıka basa kitapla dolu değil. Yalnızca üç kitap var. Beynimde fuar kelimesi topaç gibi dönmeye başlıyor. Fuar kelimesinin yerine başka bir sözcük ikâme edilemez mi? Panayır, pazar, sergi. Hiçbiri hoşuma gitmiyor. Kitabın bir pazar malı olması canımı sıkıyor. Otobüse biniyorum. O mekanik ses kulaklarıma kezzap gibi dökülürken, narin bir ses, “Oruç musun evlâdım?” sorusunu önüme koyuverdi. “Evet, teyze.” dedim. “Allah kabul etsin, evlâdım.” dedi. “Âmin, teyze.” diyerek, aldığım kitaplardan birini okumaya başladım. Kulaklarımda aynı ses, aynı soru. Otobüsün kapısından giren herkese aynı soruyu soruyor. Bazısı evet, diyor. Kimisi gülüp geçiyor. Orta yaşlı bir kadın mahcup, susmayı tercih ediyor. Genç bir adam dumura uğrayıp kaçıyor. Duraklar arasındaki uzun mesafelerde de aynı soruyu, aynı kişilere tekrar tekrar soruyor, aynı cevapları alıyor. Bu durum diğer yolcular arasında gülüşmelere sebep oluyor. Kadının deli olduğunu düşünmeye başlıyorlar. Çantasından bir kart çıkartıyor. Bunu ara, diyerek bana uzatıyor. Arıyorum. Cevap veren yok. Keskin bir ses tonuyla, “tekrar ara!” diyor. Arıyorum. Cevap veren yok. Kartın arkasına bakıyorum. “Alzheimer hastası” yazıyor ve altında bir adres. “Teyze, ters istikamete gidiyorsun, gel inip karşıya geçelim, ben seni otobüsüne bindiririm,” diyorum. “Bindireceksin değil mi?” diye soruyor bu kez. Birlikte inip karşıya geçiyoruz. Elindeki poşetlere alıyorum. Üç ayrı dondurma kabında üç ayrı yemek var, sanırım dilenci sanıp vermişler. Tekrar kartı uzatıp “ara” diyor. Arayıp kızına ulaşıyorum. Kızının sesi buğulu. “İşteydim, evden kaçmış, 72T’ye bindirirseniz son duraktan alırım.” diyor. Yirmi dakika otobüsü bekledik. On kereden fazla “Oruçlu musun evlâdım?” ve bir o kadar da “Otobüse bindireceksin değil mi?” diye sordu. Otobüs geldi. Şoför beye son durağa kadar indirememesi için ricada bulundum. Eve dönerken, son günlerde unutmakla alâkalı söylediğim, yazdığım büyük sözleri, unutmanın neredeyse mübarek bir şey olduğunu düşünmeye başladığımı hatırladım. Kapıdan girerken iftar vakti girmiş, akşam ezanı okunuyordu. Orucumu açarken, dualarımın arasına unutkanlıktan Allah’a sığınmayı da ekledim.

Yorum bırakın